7 Haziran 2024 tarihinde Sözcü Gazetesinde Sultan Uçar imzalı bir köşe yazısında yer alan
“Türk Üniversiteleri Verilerle mi Oynadı” başlıklı yazıya üniversitemizin adının geçmiş olması nedeniyle yanıtımızdır.

Bu süreçte YKS’ye giren öğrencilerimizin moral ve motivasyonlarının olumsuz etkilenmemesi amacıyla, açıklamamızı sınavların bitmesini bekleyerek yapmayı uygun gördük.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Dünya genelinde önde gelen üniversiteleri sıralayan Quacquarelli Symonds (QS), üniversiteleri 2022 yılına kadar altı (6) ana kriter kapsamında değerlendiriyordu. Bunlar; Akademik İtibar (%40), İşveren İtibarı (%10), Fakülte/Öğrenci Oranı (%20), Fakülte Başına Atıf (%20), Uluslararası Öğretim Üyesi Oranı (%5) ve Uluslararası Öğrenci Oranı (%5) olarak belirlenmişti.

2022 yılından itibaren ise mevcut kriterlere üç yeni kriteri daha ekleyerek güncelleme yapan QS, değerlendirme kapsamını daha da genişletmiştir. Uluslararası araştırma ağı, istihdam sonuçları ve sürdürülebilirlik göstergeleri eklenerek değerlendirme kriterlerinin ağırlıkları da güncellenmiştir.

Bu kapsamda üniversiteler 2023 yılından itibaren, Akademik İtibar (%30), İşveren İtibarı (%15), Öğretim Üyesi - Öğrenci Oranı (%10), Öğretim Üyesi Başına Atıf Sayısı (%20), Uluslararası Öğrenci Oranı (%5), Uluslararası Öğretim Üyesi Oranı (%5),  Sürdürülebilirlik (%5), Uluslararası Araştırma Ağı (%5), İstihdam Sonuçları (%5) olmak üzere dokuz (9) göstergeye göre değerlendirilmeye başlanmıştır.

Akademik itibar (%30) endeksi; dünya çapında alanında uzman akademisyenlere gönderilen anketlere alınan cevaplar neticesinde hesaplanmaktadır. Anketteki sorular yıldan yıla değişebilen ve önceden paylaşılmayan sorulardır. Anket, QS sistemine kayıtlı kişiler ile Uluslararası Kitap Bilgi Servisi (IBIS) veri tabanında bulunan akademisyenlerden oluşmaktadır.

İşveren itibar (%15) endeksi ise QS anketlerinde yer alan kurumlarda kayıtlı kişilerle araştırma ortaklarından oluşmaktadır. Öğretim üyesi – öğrenci oranı (%10) ise, tam zamanlı eşdeğer (FTE) öğretim üyelerinin tam zamanlı eşdeğer öğrencilere oranlanması ile belirlenen bir göstergedir.

Öğretim üyesi başına atıflar (%20) göstergesi ise; kurumda yürütülen araştırma çıktısının etki alanı ve hacmi ölçülerek belirlenmekte olup bunun için Scopus verileri kullanılmaktadır. Uluslararası öğretim üyesi oranı (%5) ise; uluslararası öğretim üyelerinin toplam öğretim üyesi sayısına bölünmesi sonucu elde edilmektedir. Uluslararası öğrenci oranı (% 5) ise, aynı şekilde, uluslararası öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına bölünmesi ile belirlenmektedir.

Uluslararası araştırma ağı (%5) verileri, ilk kez 2023 yılında değerlendirme kapsamına alınmış olup kurumların uluslararası kapsamda iş birlikleri yaparak yayınlar çıkarabilmek amacıyla yürüttükleri çalışmaları belgeleyen bir göstergedir. İstihdam sonuçları (%5); kurumların mezunları arasındaki istihdam oranını belirlemek amacıyla lisansüstü istihdam endeksi ve mezun etkisi verileri ile birlikte hesaplanmaktadır. Bu gösterge de 2023 yılında değerlendirme kapsamına alınmıştır. Sürdürülebilirlik (%5) etkisi ise yine ilk kez 2023 yılında değerlendirme kapsamına alınmış olup Birleşmiş Milletler (BM)’in açıkladığı 17 sürdürülebilir kalkınma amacını da içeren “Çevresel Etki” ve “Sosyal Etki” boyutları altında toplam sekiz göstergeye göre değerlendirilmektedir.

Yukarıda belirtilen QS örneğinde olduğu gibi Uluslararası Sıralama Sistemleri genel olarak farklı metodolojiler uygulamakta ve zaman zaman metodoloji değişikliklerine gitmektedirler. Sıralamaların kullandığı metodolojiler bazı kurumların lehine etkiler oluştururken bazı kurumların aleyhine etkiler oluşturabilmektedir. THE ve QS gibi uluslararası alanda yaygın olarak kabul edilen her iki sıralama sistemi de son iki yılda önemli metodoloji değişiklikleri yapmıştır.

Diğer taraftan; ülkemizin önde gelen üniversiteleri, özellikle son iki yılda, yalnızca QS’te değil, THE sıralamasında da konumlarını önemli düzeyde yükseltmiştir. YÖK Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı arasında 2022 yılında imzalanan bir protokolle yürürlüğe giren "Araştırma Üniversiteleri Destek Programı" kapsamında araştırma üniversitelerine performanslarına dayalı özel bir AR-GE bütçesi tahsis edilmeye başlanması, ayrıca son yıllarda YÖK Başkanlığı tarafından başlatılan üniversitelerin araştırma performansı değerlendirmesi, girişimci ve yenilikçi üniversite endeksi ve üniversite izleme ve değerlendirme raporları gibi uygulamalara ilave olarak yükseköğretim kurumları arasında pozitif rekabet oluşturmaya yönelik muhtelif uygulamalar da üniversitelerimizin üretkenliğinin artırılması bakımından önemli etkiler oluşturan stratejiler olmuştur. Bu ve benzeri uygulamalar sayesinde, yükseköğretim kurumlarındaki farkındalık düzeyinin de artmasıyla, üniversitelerimizde performans ve üretkenliğin artırılmasına yönelik çalışmalarda yukarı yönlü önemli bir ivme meydana gelmiştir.

Bu bağlamda Türk Üniversiteleri Verilerle mi Oynadı? başlıklı yazının içeriğinde olduğu gibi, sıralama sistemlerinin metodolojileri ve değerlendirme süreçleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan ülkemiz üniversitelerinin başarısına gölge düşürecek bu tür doğru bilgi içermeyen ifadelerin yer aldığı metinlerin yayımlanmasını üzüntüyle karşıladığımızı belirtirken, bilime olan saygımızdan dolayı iddiaların hepsine aşağıda gerekli yanıtları sunuyoruz.

Sonuç olarak;

QS değerlendirmelerinde öğrenci ve akademisyen sayıları Tam Zaman Eşdeğeri (Full Time Equivalent, FTE) olarak hesaplanmaktadır.  Tam Zaman Eşdeğeri (FTE) Öğrenci Sayısı hesaplanırken sonucunda bir derece alınan programlarda kayıtlı öğrenciler değerlendirmeye alınıyor ve bir öğrencinin aldığı derslerin kredileri ile normalde alması gereken kredi arasındaki oran dikkate alınarak hesaplama yapılıyor. QS’e sunulan veriler gösterge tanımına göre ve hesaplanan Tam Zaman Eşdeğeri (FTE) öğrenci sayısı dikkate alınarak iletilmektedir. Bu verilerin nasıl hesaplanacağına dair açıklamalar QS sıralama sisteminin web sitesi üzerinden de kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

QS 2025 sıralamasında 2022 yılı verileri dikkate alınmıştır. İlgili akademik yılda YÖK istatistiklerinde ODTÜ için görünen öğrenci sayısına tüm öğrenciler (durumuna ve aldığı krediye bakılmaksızın) ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsünde öğrenim gören öğrenci sayıları da yansıtılmaktadır. Dolayısıyla, üniversitelerin YÖK Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi kapsamında deklare edilen öğrenci sayıları ile QS’te yer alan öğrenci sayılarının farklı olmasının temelinde bu durum yatmaktadır.

QS sıralamasında öğretim üyesi – öğrenci oranı göstergesinin toplam skora etkisi %10’dur. Bu gösterge kapsamında; 100 üzerinden, ODTÜ 9.0, İTÜ 9.7 ve Koç Üniversitesi ise 19.1 puan almıştır. Bu göstergenin toplam skor üzerindeki etkisi son derece düşük olup ODTÜ ve İTÜ bu gösterge kapsamında Koç Üniversitesine göre zaten düşük skorlar almıştır. Dolayısıyla; öne sürülmek istendiği gibi, bu gösterge kapsamında öğrenci sayısını manipüle ederek sıralamada anlamlı bir üstünlük kazanılması olası değildir.

Diğer taraftan, yazıda "QS, üniversitelerin beyanını doğru kabul ediyor" ifadesi de gerçeği yansıtmamaktadır. QS iletilen verileri incelemekte, önceki yılda iletilen verilerle karşılaştırmakta, açık kaynaklardan ulaşılabilecek verileri kontrol etmekte ve dikkat çekici farklılıklar tespit edilmesi halinde üniversitelerden açıklama ve kanıt talep etmektedir. Üniversiteler her yıl muhtelif göstergeler kapsamında kendilerine iletilen sorgulara gerekli açıklama ve kanıtları sunmaktadır.

Yine yazıda ileri sürülen “akademik karşılığı olmayan, ölçülemez” olarak ifade edilen göstergelerden Uluslararası Araştırma Ağı, kurum araştırmacılarının uluslararası veri tabanlarında taranan uluslararası işbirlikli yayınlarına dayalı veriler kullanılarak değerlendirilmektedir.

Öte yandan, İşveren Tanınırlığı göstergesi QS ’in dünya genelinde işverenlere ilettiği anketlere dayalı olarak değerlendirilmektedir. Sürdürülebilirlik göstergesi kapsamında ise kurumlar QS’e sadece veri değil verilerle birlikte kanıt belgelerini de sunmaktadır. Dolayısıyla; bu göstergeler kapsamında kurumların herhangi bir etki oluşturması veya iddia edilmeye çalışıldığı gibi manipülasyon yapması olası değildir.

Özetle; QS kapsamında üniversitelerin değerlendirilmesinde kullanılan ve toplam ağırlığı %90 olan göstergeler kapsamındaki veriler QS tarafından toplanmakta ve değerlendirilmektedir. Dolayısıyla üniversitelerin kendilerinden talep edilen verileri manipüle ederek sonuçlar üzerinde anlamlı bir fark yaratmaları iddiası gerçekçi değildir.

Bu bağlamda, ODTÜ’nün göstergelere göre deklare edilen skorları incelendiğinde genel olarak kurumlardan veri talep edilmeyen göstergeler kapsamındaki skorlarının daha yüksek olduğu görülmektedir.

ODTÜ olarak, zorunlu olmamasına rağmen verilerimizi şeffaf bir şekilde https://kgpo.metu.edu.tr/tr/ilk-bakista-odtu sayfasında ve yıllık Akademik Faaliyet Raporlarımızda kamuoyu ile paylaştığımızı da belirtmek isteriz.

Ülkemiz üniversitelerinin uluslararası sıralama sistemlerindeki yükselişini memnuniyetle karşılamak ve takdir etmek yerine sıralama sonuçlarından bağımsız olarak uluslararası alanda tanınırlığı ve saygınlığı yüksek olan ülkemizin en saygın üniversitelerinin “verilerle oynadığı ve organize işler içerisinde oldukları” yönündeki mesnetsiz iddialar üzüntü vericidir.

Bilgiden yoksun bu iddiaların YKS öncesinde bir gazete köşesinde kaleme alınması eminiz ki sadece ODTÜ ailesinde değil yükseköğretim camiasının diğer kurum ve kuruluşlarında da üzüntü ile karşılanmıştır. Ülkemizin dünya çapında önde gelen üniversitelerinin kurumsal saygınlığını hedef alan bilgi yoksunu bu türden asılsız iddiaları şiddetle kınıyoruz.

ODTÜ Rektörlüğü

Son Güncelleme:

09/06/2024 - 17:52